şu sayfa işini beceremedim ben yaaa.yazılar kaydı hep:) aslında kitapları unutkanlığıma karşı paylaşıyorum burada.son zamanlarda okuduklarımı not alayım dedim.tembellik bir yere kadar.
ilk kitap:
-22-BRİTANYA YOLU
ARKADYA
YAYINLARI
1. BASKI
OCAK 2013
451 SAYFA
ÇEVİREN:
BUSE BARIŞ
Kitap
Tanıtım
Her savaş
bir kaybediştir…
Kimi sevdiğini, kimiyse benliğini kaybeder…
Kimi sevdiğini, kimiyse benliğini kaybeder…
Silvana ve
Janusz, yeni evli bir çifttir ve bu mutlu evliliklerini bir bebekle
taçlandırmışlardır. Ancak II. Dünya Savaşının başlayıp Varşova sınırlarına
kadar ulaşmasıyla, o huzurlu günler de geride kalır. Janusz, ülkesini savunmak
için Polonya birliklerine katılırken, Silvanaya da küçük oğlunu korumak adına
tüm zorluklarla mücadele etmek düşer.
Aradan geçen
kâbus dolu altı yılın ardından Silvana, sekiz yaşındaki oğlu Aurek ile birlikte
bir deniz yolculuğuna çıkar. Janusz, onların Polonyadan İngiltereye gelmelerini
istemiştir. Artık barışın hüküm sürdüğü topraklarda yeniden bir arada
olacaklardır. Bir aile hayali ise Silvananın biricik oğlu Aurek için
gerçekleştirmek istediği tek şeydir.
Fakat ne
Silvana ne de Janusz, eskiden oldukları kişilerdir artık. Mutlu bir aile tablosu
çizmeye çalıştıkları her an, beraberinde getirdikleri sırların ağına
takıldıklarının farkındadırlar. Ya umuda yelken açıp bu sır ağından birlikte
kurtulacaklardır ya da onun kendilerini dibe çekmesine göz yumacaklardır.
İhanetin,
sevginin, şefkatin ve annelik duygusunun birlikte harmanlandığı yürek burkan
bir roman… -22- Britanya Yolu, savaş sancısıyla dağılan bir ailenin toparlanış
öyküsünü etkileyici bir dille anlatıyor.
“Anne ve
çocuk arasındaki o kopmaz bağı konu alan bu romanı kolay kolay
unutamayacaksınız.”
The New York Times Book Review
The New York Times Book Review
Yazar
Tanıtım
Amanda
Hodgkinson, 1960ların ortasında Somerset’te, oldukça genç ve son derece
optimistik bir çiftin, her ikisi de sanatçı ve iyi yaşam hayalleri kuran
ebeveynler, çocukları olarak dünyaya geldi. Annesi, kıyafetlerini yapabilmek
için kumaş dokur, babası ise bir seramik ustası olarak tabak çanaklarını
yapardı. Paraları yoktu ama yemek yedikleri tabaklar gayet güzeldi ve
kıyafetleri içinse en sıradışı kıyafetler demek mümkün.
Beş yaşına
geldiğinde, Essex’te küçük bir balıkçı kasabasına taşındılar ve hiç kesilmeyen
martı sesleri, kasabayı çevreleyen gri-yeşil tuz bataklıkları, çakıl taşlı
plajlar ve çamur tabakalarının hatıraları ile dolu bir çocukluk geçirdi.
Bataklıklardan deniz teresi toplar, suyun çekildiği yerlerde midye kabuğu
arardı. Arkadaşlarıyla midye, deniz çakısı, salyangoz ve istridye toplarlardı.
Babasının aldığı sandal ile babasıyla balık tutmaya giderdi. Gel-gitleri ve
ayın etkisini öğrendi ve sular yükseldiğinde, arabaları suların altında kalan
turistlere gülerek geçirdiği günler on yaşına geldiğinde değişti.
On yaşında
sırtını denize döndü ve kitaplara aşık oldu. Aile ikinci el kitap satan bir
dükkan açtı ve evleri kitap dolu kolilerle doldu, taştı. O yaşlarda, artık dört
kardeşlerdi ve ağabeyi ile birlikte küçük çocuklara bakmak, ailesi dükkanı
işletirken, onların sorumluluğundaydı. Ağabeyi odasında saatlerce gitar çalıp,
küçük kardeşleri de televizyon seyrederken, Amanda koliler içindeki kitaplar
arasında kaybolur, okur, okur, okurdu. O yıllarda yazar olmak istediğine karar
vermişti.
Yıllar
sonra, kendi iki çocuğu ve bir dizi farklı iş sonra nihayet rüyasını
gerçekleştirmeye karar verdi. East Anglia üniversitesinde Yaratıcı yazarlık
üzerine yüksek lisans yaptı ve ciddi olarak yazmaya başladı. Bu noktadan sonra,
başka bir rüyayı gerçekleştirmek üzere harekete geçti, bu defa kocasının
rüyasını. Ve Fransa’nın güneyine taşındılar. Nihayet istediği gibi
yazabileceğini düşünüyordu ama aldıkları ev o kadar harabeydi ki, ilk bir kaç yılını
burayı oturulur hale getirmek için uğraşmak zorunda kaldı. Aynı zamanda,
Fransızca öğrenmeleri ve kızlarını Fransız okuluna yerleştirmeleri gerekiyordu.
Bir yandan da yeni bir yerde, yeni bir yaşamın iniş ve çıkışlarınıa adapte
olmak tabii…
Sonunda başardılar.
Fransızca öğrendiler, yerleştiler ve kendilerine gerçek bir ev yarattılar. Ve
nihayet Amanda, romanını bitirdi…
Kitap
herkesin okuyacağı tarzda bir kitap değildi. Çünkü içinde fazlaca dram ve hüzün
barındırıyor. Tabi bazı yerleri de oldukça sert ve acımasız. Ama siz sonu mutlu
olsun da ne olursa olsun diyenerdenseniz ve de hayatta her şeye rağmen diyen
karakterleri seviyorsanız bu kitabı da seveceğinizi umuyorum.
****************************************
LİMON YAPRAKLARININ KOKUSU
CLARA SANCHEZ
Pegasus, Roman (Yabancı), Roman(çeviri) , Pegasus , 2013
416 sayfa | 13,5x21
Türkçe
Karton Kapak
Pegasus, Roman (Yabancı), Roman(çeviri) , Pegasus , 2013
416 sayfa | 13,5x21
Türkçe
Karton Kapak
Otuz
yaşındaki Sandra, erkek arkadaşından ve işinden ayrıldıktan sonra Costa
Blanca’daki bir köye sığınır. Hayatına yeni bir yön vermek ister ve bunu nasıl
yapacağına karar vermelidir.
Norveçli
yaşlı bir çift olan Karin ve Fredrik’le arkadaş olur; bu sevimli ikili Sandra
için hiç sahip olmadığı büyükanne ve büyükbabası haline gelir. Ancak Nazi
toplama kamplarından sağ kurtulmuş az sayıda kişiden biri olan Julián’la
tanıştığında her şeyin göründüğü gibi olmadığını anlar ve gerçeği bulmak için
tehlikeli bir maceraya atılır.
İspanya’nın
en başarılı yazarlarından birinin yazdığı, zekice örülmüş kurgusu ve tırnak
yediren temposuyla Limon Yapraklarının Kokusu hem bir kadının kendini bulması
hem de gizli kalmış tarihsel gerçeklerin gün ışığına çıkarılması öyküsü.
“Bir nehir
gibi akıcı bir hikâye. Kitabın her sayfasına işlemiş olan şüphe ve korku
yüzünden elinizden bırakmadan okuyacaksınız.”
-Abc
-Abc
“Uzun süre
gizli kalmış dehşeti ortaya çıkaracak ve sizi yüreğinizden sarsacak bir kitap.”
-El Mundo
“İntikam ve
nefret ve aynı zamanda da dostluk ve sevgi hakkında bir roman. Ruhunuza
dokunacak.” -Qué Leer
“Hem bir
macera hem de bir aşk romanı. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek sonu ve canlı
anlatımıyla mükemmel bir kitap.”
We Love This Book Magazine
We Love This Book Magazine
“Harika bir
kitap… Sırlarla dolu karanlık bir anlatı. Samimi ve gerçekçi çizilmiş
karakterleri ve kendinizi kaptırdığınız bir olay örgüsü var. Bu kitabı ve
sürpriz sonunu uzun süre unutacağımı sanmıyorum.”
-York Press
-York Press
“Olağanüstü
bir roman.” -El Pais
Clara
Sánchez herkesi şaşırtan ve vicdanları altüst eden bir yazar. Limon
Yapraklarının Kokusu romanında bir aşk, cesaret, suç ve umut öyküsü anlatıyor.
Çok büyük başarı kazanmış bu benzersiz yayıncılık olayının ruhunuzdaki etkisi
sonsuza kadar geçmeyecek…
******************************************************************
Yayınevi/yıl:
İletişim/2011
Sayfa sayısı:232 sayfa
Kitap Hakkında:
|
Kayboluşların
romanıdır bu. Bir köyde durup dururken kaybolan insanların romanıdır. Bir
görünüp bir kaybolanların. Oyunların…
Hayat da bir oyun değil midir zaten? İnsanoğlu da bir görünüp bir kaybolmaz mı bu dünyada? Bir boşluğu doldurur, kim biçtiyse o yeri, o kadarını doldurur işte...
Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş’ın 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandığı kitabı. Cıngıllı Nuri’nin ‚ruhum daralıyor diyerek çekip gitmesiyle başlıyor. Nuri köyün berberidir, ardında kalan karısı, üç çocuğu ve köyün muhtarı yıllarca arar onu. Ve o kayboluşun gizi çözülemez asla. Roman bu kayboluşla başlayıp,başka kaybolmalarla sürüp gidecektir. Güvercin, yok olacaktır sonra. Gelinlik çağda bir genç kızdır o. Yeni berberin çırağı, tıraş bıçağı almak için çıkacaktır dükkandan ve dönmeyecektir. Kaybolmak ile var olmak arasındaki ilişkidir sorgulanan... Her kayboluş bir var oluş ispatı, her varoluş bir kaybolma ihtimalidir belki de. Hasan Ali Toptaş, gerçeküstücülüğe yakın duran olağanüstü anlatımı, zengin dili ve şaşırtıcı olduğu kadar zorlayıcı kurgusuyla müthiş bir edebiyat eserine imza atıyor. Çok güçlü bir roman olan Gölgesizler de toplum ve birey üzerine düşünmeye çağırıyor.(alıntı)
Hayat da bir oyun değil midir zaten? İnsanoğlu da bir görünüp bir kaybolmaz mı bu dünyada? Bir boşluğu doldurur, kim biçtiyse o yeri, o kadarını doldurur işte...
Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş’ın 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandığı kitabı. Cıngıllı Nuri’nin ‚ruhum daralıyor diyerek çekip gitmesiyle başlıyor. Nuri köyün berberidir, ardında kalan karısı, üç çocuğu ve köyün muhtarı yıllarca arar onu. Ve o kayboluşun gizi çözülemez asla. Roman bu kayboluşla başlayıp,başka kaybolmalarla sürüp gidecektir. Güvercin, yok olacaktır sonra. Gelinlik çağda bir genç kızdır o. Yeni berberin çırağı, tıraş bıçağı almak için çıkacaktır dükkandan ve dönmeyecektir. Kaybolmak ile var olmak arasındaki ilişkidir sorgulanan... Her kayboluş bir var oluş ispatı, her varoluş bir kaybolma ihtimalidir belki de. Hasan Ali Toptaş, gerçeküstücülüğe yakın duran olağanüstü anlatımı, zengin dili ve şaşırtıcı olduğu kadar zorlayıcı kurgusuyla müthiş bir edebiyat eserine imza atıyor. Çok güçlü bir roman olan Gölgesizler de toplum ve birey üzerine düşünmeye çağırıyor.(alıntı)
Hasan Ali Toptaş, 1958 yılında Denizli’nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı "Bir Gülüşün Kimliği" 1987’de, ikinci öykü kitabı "Yoklar Fısıltısı" 1990’da yayımlandı. "Ölü Zaman Gezginleri" adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl "Sonsuzluğa Nokta" adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994’te "Gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü aldı. "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı ise 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Yazarın ayrıca "Yalnızlıklar" adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, "Kayıp Hayaller Kitabı" adlı bir romanı, "Ben Bir Gürgen Dalıyım" adlı bir çocuk romanı vardır.
bulduğunuz ama memnun olmadığınız çok iç ses var kurgu ve anlatımda.ama okuduktan sonra bıraktığı tad sevimsizdi.
**********************************************************************
Kadınlar Dile Gelince
Editör:Aslı Güneş
Yenibosna,
İstanbul : AMARGİ, 2009.
Türkçe 1.Basım
Türkiyenin
ilk feminist kitabevi Amargi, yoğun ilgiyle karşılanan Küçük Hanımefendi
Edebiyat atölyesinin tartışmalarını kitaplaştırdı. Dünya edebiyatının önemli
edebi eserlerine, feminist pencereden bakan "Küçük Hanımefendiler"
gördüklerini, Kadınlar Dile Gelincede ortaya koydu.
Amargi bünyesinde, Istanbul Bilgi Ünivesitesinden Aslı Güneşin yönetiminde ve İlkay Ertemin koordinatörlüğünde yaklaşık bir yıl önce çalışmaya başlayan Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi, edebiyata ve yazmaya meraklı çok farklı kesimden kadını bir araya getirdi. Editörlüğünü de Aslı Güneşin bizzat üstlendiği "Kadınlar Dile Gelince" kitabı, amatör ruha profesyonel bir selam niteliğinde.
Amargi yayınlarından çıkan, 288 sayfa ve 5 bölümden oluşan Kadınlar Dile Gelince, 30 Eylül Çarşamba günü, Pera Müzesinde düzenlenecek bir kokteylle kamuoyuna tanıtılacak.
Amarginin kurucularından Sosyolog Pınar Selekin önsöz yazdığı kitap, modern kadının çelişkilerini ve toplumsal mücadelesini tüm eserlerinde dile getiren Sevgi Soysala atfedildi.
Deneyimlerimiz Hangi Kapıları Açıyor? sorusuna cevap
Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi tohumu, Pınar Selekin koordinatörlüğünü yaptığı Deneyimlerimiz hangi kapıları açıyor? projesiyle atıldı. Kadınların hayat ve yazıyla ilgili farklı deneyimlerini paylaştıkları bu toplantılar dizisi sonunda, edebiyat tarihine yoğunlaşarak bakma ihtiyacı ortaya çıktı. Bu deneyimler ışığında, klasik eserlere yönelik yapılan derinlikli okuma ve tartışmalar, feminist bakışla, daha önce farkedilmemiş pek çok ayrıntının görünür kılınmasını sağladı.
Amargi, önümüzdeki Ekim ayından itibaren de Donna Kişot Okuma Kulübüne ve Full Metal Etek Film Okuma Atölyesine ev sahipliği yapacak.
Amargi bünyesinde, Istanbul Bilgi Ünivesitesinden Aslı Güneşin yönetiminde ve İlkay Ertemin koordinatörlüğünde yaklaşık bir yıl önce çalışmaya başlayan Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi, edebiyata ve yazmaya meraklı çok farklı kesimden kadını bir araya getirdi. Editörlüğünü de Aslı Güneşin bizzat üstlendiği "Kadınlar Dile Gelince" kitabı, amatör ruha profesyonel bir selam niteliğinde.
Amargi yayınlarından çıkan, 288 sayfa ve 5 bölümden oluşan Kadınlar Dile Gelince, 30 Eylül Çarşamba günü, Pera Müzesinde düzenlenecek bir kokteylle kamuoyuna tanıtılacak.
Amarginin kurucularından Sosyolog Pınar Selekin önsöz yazdığı kitap, modern kadının çelişkilerini ve toplumsal mücadelesini tüm eserlerinde dile getiren Sevgi Soysala atfedildi.
Deneyimlerimiz Hangi Kapıları Açıyor? sorusuna cevap
Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi tohumu, Pınar Selekin koordinatörlüğünü yaptığı Deneyimlerimiz hangi kapıları açıyor? projesiyle atıldı. Kadınların hayat ve yazıyla ilgili farklı deneyimlerini paylaştıkları bu toplantılar dizisi sonunda, edebiyat tarihine yoğunlaşarak bakma ihtiyacı ortaya çıktı. Bu deneyimler ışığında, klasik eserlere yönelik yapılan derinlikli okuma ve tartışmalar, feminist bakışla, daha önce farkedilmemiş pek çok ayrıntının görünür kılınmasını sağladı.
Amargi, önümüzdeki Ekim ayından itibaren de Donna Kişot Okuma Kulübüne ve Full Metal Etek Film Okuma Atölyesine ev sahipliği yapacak.
okurken çok keyif aldım.bazı arkadaşlarım çok sıkıldıklarını söyleseler de benim için keyifli bir yolculuktu.
***********************************************************
TUFAN GÜNDÜZ
yeditepe Yayınevi
Roman Dizisi
Birinci Dünya Savaşı yılları. Dehşetin sadece cepheleri değil, şehirleri,
kasabaları, köyleri de sardığı günler. İstanbul her an düşebilir. Bir yanda
savaşı Devlet-i Aliyyeden kurtulmak için fırsat sayanlar, diğer yanda son
savunma hattında tutunmaya çalışanlar.
24 Nisan 1915 sabahı İstanbulda çalınan kapılar, tutuklamalar. 25 Nisan
1915 sabahı Geliboluya yağan bombalar, kurşunlar.
Leventin, Bahrinin, Hasmikin Karabetin Avşar Onbaşının onurlu
mücadelesi. Kazanmayı beklemeyen, kaybetmemeye çalışan cesur ve dirayetli
insanların hüzünlü romanı.
okunası okunması gereken bir kitap.
***********************************************************
AŞKA VEDA
CAN DÜNDAR
Yayınevi:Can Yayınları
|
Kitap Türü:Deneme
|
Yayınlandığı Yıl:2012
|
Sayfa Sayısı:208
|
“Şimdi bakıyorum da, umursamaz kalabalıklarda metruk bir yalnızlık yaşıyor
neslim…”
Aşka Veda, Can
Dündar’ın aşka dair yazılarını btr araya getiriyor. Körkütük, sırılsıklam
aşkları, özlemi, yalnızlığı, ayrılığı ve terk edilme acısını, “kâh içten içe
kabaran kâh gürül gürül çağlayan o deli nehri,” anlatıyor. Siyasetten ve
popüler kültürden kadın ve erkeklerin zaman içinde değişen yüzlerine bakıyor.
“Söylenmemiş o iki sözcük yüzünden heba olup grtmiş” nesiller ile nihayet
kavuşan ama mutsuz mu mutsuz olan günümüz gençliğini karşılaştırıp şiirini
kaybeden zamane ilişkileri sorguluyor. Şehvet sevdadan soyunduğunda, Eros okunu
kırdığında, ptyasa duruma el koyduğunda aşkın nasıl can çekişmeye, körelip
çirkinleşmeye başladığını sergiliyor. Hazsız evliliklerden evliliksiz hazlara,
sekssiz aşktan aşksız sekse; ateşten gömleği gönüllü giyenlerden, aşkını
kariyerine feda edenlere geçişin izini sürüyor.
Aslında bir türlü veda edemediğimiz, her daim ihtimal dahilinde olan aşkı anlatıyor Can Dündar, Aşka Veda’da
Ve olası bir sevda kuraklığı tehlikesine karşı, okurları uyarıyor…
Aslında bir türlü veda edemediğimiz, her daim ihtimal dahilinde olan aşkı anlatıyor Can Dündar, Aşka Veda’da
Ve olası bir sevda kuraklığı tehlikesine karşı, okurları uyarıyor…
***
Sıcak yaz
günlerinde sıkmayan üslubuyla okunabilir bir kitap olmuş yine de biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur...
***********************************************************************
ŞAHİKA FERAYE
Sinan Akyüz
Alfa
Yayınları
Yıl 1914,
yer Çanakkale Biga… Çakır Ağa’nın konağı birbirinden farklı hayat ve kaderlere
sahip insanlara ev sahipliği yapmaktadır. Babaanne Hacı Nine, anne Fatma, dayı
Cemal, amca Hasan ve kızlarımız Şahika ile Feraye… Memleketin harp ile sınandığı
bu yıllarda bu küçük konaktan yıllar sonra dağılan hayatların hikâyeleri
çıkacaktır. Cemal evlerinde hizmetkâr Gülfem’e gönlünü kaptıracak, Hasan
İstanbul’da bir randevu evinde çalışan Dilber’in koynundan çıkamayacaktır. Hacı
Nine gelini Fatma’ya erkek doğuramadığından “ocağı küllü” diye eziyet edecek,
Şahika’yı okuldan alacak, kızlarını sevmedikleri adamlarla evlendirecektir.
Şahika komşuları Mukaddes’ten feyzalarak Çanakkale Savaşı’nda cephede
hemşirelik yapmaya gidecek, Çakır Ağa birden bir kızından yoksun kalacaktır.
Kızı savaştan döndükten sonra da onu hiç tanımadığı bir Arap’a verip aslında
iki kızının kaderini birden yazacaktır.
Yani
anlayacağınız, Şahika ve Feraye’nin hikâyesi hüzünle okutacak kendini.
Anlık verilen kararların nelere mal olabileceğini, kader denilen şeyin ne
derece zalim olabileceğini gösterecek.
“Abla.”
“Efendim.”
“Biliyor
musun?”
“Neyi?”
“Senin
kaderin benimkini de yazmış.”
Kitabın
özeti işte böyle aslında. Ablanın kaderi kız kardeşinin kaderini baştan ve
değiştirilemez bir şekilde yazıveriyor ve kimse bu kaderin dışına çıkamıyor.
Sinan Akyüz, İncir
Kuşları’ndan sonra yine tarihi nitelikli çok güzel bir kitap çıkarmış ortaya.
Çanakkale Savaşı’nı ve memleketin o yıllardaki halini çok başarılı bir şekilde
anlatmış. Akıcı dili ve diyalogları sayesinde sıkılmadan okuyup
bitirebileceğiniz bir kitap olmuş. Şimdiden iyi okumalar…
Roman, yine
gerçek bir hikayeden yola çıkarak yazılmış, 1900’lü yılların
başında.. Ürdün’e gelen giden iki kız kardeşin yine yürekleri burkan
hikayesi var elimizde. Her sayfasını bir öncekinden daha hızlı okuyacaksınız
kesin.
********************************************************************
ZALİM CAZİBE
JULİA LONDON
Martı Yayınları
“… parlak
bir yıldız gibi.”
Romantic Times
Romantic Times
“Eğer Julia
London’un romantizmiyle tanışmadıysanız, mutlaka bu kitabı okumalısınız.”
New York Times
New York Times
“Kesinlikle
duygusal bir fırtına, kalbinizi çalacak bir hikâye… Bu büyüleyici romantizm
kalbinizi ısıtmakla kalmayacak, ateşinizi de yükseltecek.”
Romantic Times
Romantic Times
“Sizi mutlu
eden yazarları bilirsiniz. Onların romanlarını okuduğunuzda yüzünüzde
gülümsemeler oluşur. İşte Julia London okumaya başladığımdan beri bu duygular
içerisindeyim.”
Romance Reviews
Romance Reviews
“Uzun
zamandır okuduğun en iyi tarihi romantizm. Bu kitap romantizm seven tüm
okurlarla paylaşılmalı.”
All About Romance
All About Romance
“Bu kitabı
bir oturuşta bitirmelisiniz.”
Romance Reader
Romance Reader
“Romantizmin
doruk noktası… Bu hikaye beni etkisi altına almayı başardı. Çabuk gidin ve bu
kitabı edinin, inanın pişman olmayacaksınız.”
Romance Junkies
Romance Junkies
Lady Claudia
Whitney hariç, Julian Dane kadınlar tarafından reddedilemeyen bir erkekti.
Çocukluktan beri tanışıyorlardı, Lady Whitney de gayet güzel ve alımlı bir kadın olmuştu. Julian, çocukluk arkadaşını tutkuyla alakalı bilmesi gereken her şeyi öğretmek istiyordu, fakat aslında Clauida bunun tam tersini başarmak üzereydi. Tüm saflığını ve doğallığını kullanarak Julian’a arzuların ve tutkuların en vahşice yaşandığı, insanları tüketen aşkı öğretecekti. Çapkın erkek karşısında dişli ve güzel bir kadın bulmuştu…
Çocukluktan beri tanışıyorlardı, Lady Whitney de gayet güzel ve alımlı bir kadın olmuştu. Julian, çocukluk arkadaşını tutkuyla alakalı bilmesi gereken her şeyi öğretmek istiyordu, fakat aslında Clauida bunun tam tersini başarmak üzereydi. Tüm saflığını ve doğallığını kullanarak Julian’a arzuların ve tutkuların en vahşice yaşandığı, insanları tüketen aşkı öğretecekti. Çapkın erkek karşısında dişli ve güzel bir kadın bulmuştu…
Çerezlik kitaplardan biri olmasına karşın aşkı,tutkuyu,karakterlerin
duygularındaki inişleri ve çııkışlarını çok dozunda sizi sıkmadan,tempolu bir
şekilde anlatıyor.
******************************************************
SEVİLMEYEN KADIN
NELE NEUHAUS
Yayınevi:Pegasus yayıncılık
Şubat 2013
Aldatan
güzel bir kadın
Kızından vazgeçemeyen bir eş
Entrikalarla örülü bir cinayet
Onlarca şüpheli
ve
Olayların peşini bırakmayan bir komiser
Parçaları birleştirmeye hazır mısınız?
Avrupa'yı saran polisiye serisi artık Türkçe'de.
Nele Neuhaus, polisiye roman okurlarına istediğini veriyor, onları her anı heyecan ve sürprizlerle dolu bir yolculuğa başarıyla çıkarıyor.
"Nele Neuhaus heyecanı en üst düzeyde tutmayı çok iyi biliyor."
-Krimi, Couch-
"Mükemmel bir polisiye okumaya hazır mısınız?"
-Dietmar Stanka-
(Tanıtım Bülteninden)
Kızından vazgeçemeyen bir eş
Entrikalarla örülü bir cinayet
Onlarca şüpheli
ve
Olayların peşini bırakmayan bir komiser
Parçaları birleştirmeye hazır mısınız?
Avrupa'yı saran polisiye serisi artık Türkçe'de.
Nele Neuhaus, polisiye roman okurlarına istediğini veriyor, onları her anı heyecan ve sürprizlerle dolu bir yolculuğa başarıyla çıkarıyor.
"Nele Neuhaus heyecanı en üst düzeyde tutmayı çok iyi biliyor."
-Krimi, Couch-
"Mükemmel bir polisiye okumaya hazır mısınız?"
-Dietmar Stanka-
(Tanıtım Bülteninden)
************************************************************
TANRININ UNUTULAN ÇOCUKLARI
CRAIG SILVEY
Yayınevi:Martı yayınevi
Craig
Silver genç ve gelecek vadeden bir yazar ve yeteneğini ilk kitabı olan Tanrının
Unutulan Çocukları romanı ile herkese gösterdi ve büyük beğeni topladı.
Kitap lk yayınlandığında Avustralya’da büyük ilgi gördü ve bir anda en çok satanlar listesinin tepesine yerleştir. Kitap eleştirmenleri tarafından da olumlu yorumlar alan kitap sonunda Türkçeye de çevrildi ve Türk okurların beğenisine sunuldu.
Kitap iki çocuğun başından geçen cesur hikayeyi anlatıyor. Toplumsal değerlerin yüksel olduğu bir kasabada küçük bir çocuk bir olaya tanıklık eder ve bunu tek güvendiği kişi olan en yakın arkadaşı ile paylaşır. Bunun üzerine çocuklar büyük bir cesaret örneği gösterip olayın derinliklerine inmeye karar verirler ve korkularla yaşamak yerine onlarla yüzleşmeye karar verirler.
Onların bu macerası bir anda toplumsal değerlerin gerçek yüzünü ortaya çıkartır ve toplumun çocuk gelişimindeki etkilerini okurlara net bir şekilde gösterir.
Tanrının Unutulan Çocukları herkesin kendi çocukluğundan bir kesit bulabileceği farklı bir hikaye sunuyor. Kendi hayatınızdaki bazı değerleri sorgulamanızı ve gerek kendi çocuğunuza gerekse çevrenizdeki diğer çocuklara farklı bir göz ile bakmanıza neden oluyor.
Kitap lk yayınlandığında Avustralya’da büyük ilgi gördü ve bir anda en çok satanlar listesinin tepesine yerleştir. Kitap eleştirmenleri tarafından da olumlu yorumlar alan kitap sonunda Türkçeye de çevrildi ve Türk okurların beğenisine sunuldu.
Kitap iki çocuğun başından geçen cesur hikayeyi anlatıyor. Toplumsal değerlerin yüksel olduğu bir kasabada küçük bir çocuk bir olaya tanıklık eder ve bunu tek güvendiği kişi olan en yakın arkadaşı ile paylaşır. Bunun üzerine çocuklar büyük bir cesaret örneği gösterip olayın derinliklerine inmeye karar verirler ve korkularla yaşamak yerine onlarla yüzleşmeye karar verirler.
Onların bu macerası bir anda toplumsal değerlerin gerçek yüzünü ortaya çıkartır ve toplumun çocuk gelişimindeki etkilerini okurlara net bir şekilde gösterir.
Tanrının Unutulan Çocukları herkesin kendi çocukluğundan bir kesit bulabileceği farklı bir hikaye sunuyor. Kendi hayatınızdaki bazı değerleri sorgulamanızı ve gerek kendi çocuğunuza gerekse çevrenizdeki diğer çocuklara farklı bir göz ile bakmanıza neden oluyor.
Hayat bir
piyangodur: Şanslı olan kazanır, şansızlar ise Tanrının Unutulan
Çocuklarıdır...
Tanrının Unutulan Çocukları, yetişkinliğe adım atan iki çocuğun bir sırla başlayan muhteşem dostluğu üzerine yazılmış, etkileyici bir roman...
Uzak bir ülkenin yazarı olan Craig Silveyin çok sayıda ödül alan romanı Türk okuyucularıyla buluşuyor. Yayımlandığında Avustralyada yoğun bir ilgiyle karşılaşan yazar, başarılı en genç yazarlar listesinde yer almayı başarmış bir isim.
Tanrının Unutulan Çocukları hem kurgusu hem de güçlü karakterleriyle okuyucuya bilmedikleri bir coğrafyanın edebi zevkini yaşatırken, dokunaklı bir dille sıradan yüzlerin ardına gizlenmiş birbirinden ilginç sırlar barındırıyor. Romanın başkarakterlerinden Jasperın, aynı okulda okuduğu Charlienin odasının penceresine bir gece yarısı gelmesiyle başlayan olaylar, başarılı ve merak uyandırıcı bir hikâyeyi de beraberinde getiriyor. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olması nedeniyle kasabalılar tarafından hor görülüp dışlanan Jasper, korkunç bir olayın detaylarını tek güvendiği kişiyle, Charlieyle paylaşır. O andan itibaren çocukluklarını bir kenara bırakmaya başlayan bu iki arkadaş, bu sırrın peşine düşerek toplumun önyargılarına, bağnazlıklarına ve ikiyüzlülüğüne ayna tutmaya başlarlar.
İnsanların kendi kabuklarına çekildikleri bu küçük kasabada hayatın hem solgun hem de canlı anlarına tanıklık eden iki arkadaşın yaşadıklarını okurken, çocukluğunuzun masum yıllarını hatırlayacak, toplum tarafından kabul görülmenin ne anlama geldiğine bir çocuğun gözünden bakacaksınız.
"Cesaret, korkuya direnmek ve ona galip gelmektir" sloganından yola çıkan bu roman ile çocukluğun saf duygularına sımsıkı sarılan kahramanlar kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacak!
"Ustalıkla işlenmiş, okunmasının üzerinden yıllar geçse de hatırlanacak bir roman. Bülbülü Öldürmek romanına selam eden Silvey, dokunaklı bir dille sıradan yüzlerin ardına gizlenmiş birbirinden ilginç sırları keşfediyor."
Marie Claire UK
"Bu romanda ırkçılık, adaletsizlik, arkadaşlık ve ilk aşkın duyarlılığı bir arada sunuluyor; tıpkı dünyada iyi ve kötünün birlikte yer alması gibi."
Sydney Writers Festival
"İki çocuk kahramanının gözünden esprili, dramatik, gizemli ve biraz da gerilimli ilerleyen bu roman, okuyucuları saklı kalmış bir yaşamın kapısını aralamaya çağırıyor."
Readings
"Bu romanda mutlu gibi görünen aileler, toplumun dışladığı ötekiler, önyargılar, dokunaklı yaşam hikâyeleri, başka dünyalara duyulan özlemler ve masum yıllar var... Ve tüm bunlar içimizdeki öldürmediğimiz çocuğun seslenişleri."
Daily Mail
"Mükemmel bir yetişkinliğe geçiş romanı... Her yaştan insanı etkileyecek kadar büyüleyici."
Markus Zusak
Tanrının Unutulan Çocukları, yetişkinliğe adım atan iki çocuğun bir sırla başlayan muhteşem dostluğu üzerine yazılmış, etkileyici bir roman...
Uzak bir ülkenin yazarı olan Craig Silveyin çok sayıda ödül alan romanı Türk okuyucularıyla buluşuyor. Yayımlandığında Avustralyada yoğun bir ilgiyle karşılaşan yazar, başarılı en genç yazarlar listesinde yer almayı başarmış bir isim.
Tanrının Unutulan Çocukları hem kurgusu hem de güçlü karakterleriyle okuyucuya bilmedikleri bir coğrafyanın edebi zevkini yaşatırken, dokunaklı bir dille sıradan yüzlerin ardına gizlenmiş birbirinden ilginç sırlar barındırıyor. Romanın başkarakterlerinden Jasperın, aynı okulda okuduğu Charlienin odasının penceresine bir gece yarısı gelmesiyle başlayan olaylar, başarılı ve merak uyandırıcı bir hikâyeyi de beraberinde getiriyor. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olması nedeniyle kasabalılar tarafından hor görülüp dışlanan Jasper, korkunç bir olayın detaylarını tek güvendiği kişiyle, Charlieyle paylaşır. O andan itibaren çocukluklarını bir kenara bırakmaya başlayan bu iki arkadaş, bu sırrın peşine düşerek toplumun önyargılarına, bağnazlıklarına ve ikiyüzlülüğüne ayna tutmaya başlarlar.
İnsanların kendi kabuklarına çekildikleri bu küçük kasabada hayatın hem solgun hem de canlı anlarına tanıklık eden iki arkadaşın yaşadıklarını okurken, çocukluğunuzun masum yıllarını hatırlayacak, toplum tarafından kabul görülmenin ne anlama geldiğine bir çocuğun gözünden bakacaksınız.
"Cesaret, korkuya direnmek ve ona galip gelmektir" sloganından yola çıkan bu roman ile çocukluğun saf duygularına sımsıkı sarılan kahramanlar kimseyi hayal kırıklığına uğratmayacak!
"Ustalıkla işlenmiş, okunmasının üzerinden yıllar geçse de hatırlanacak bir roman. Bülbülü Öldürmek romanına selam eden Silvey, dokunaklı bir dille sıradan yüzlerin ardına gizlenmiş birbirinden ilginç sırları keşfediyor."
Marie Claire UK
"Bu romanda ırkçılık, adaletsizlik, arkadaşlık ve ilk aşkın duyarlılığı bir arada sunuluyor; tıpkı dünyada iyi ve kötünün birlikte yer alması gibi."
Sydney Writers Festival
"İki çocuk kahramanının gözünden esprili, dramatik, gizemli ve biraz da gerilimli ilerleyen bu roman, okuyucuları saklı kalmış bir yaşamın kapısını aralamaya çağırıyor."
Readings
"Bu romanda mutlu gibi görünen aileler, toplumun dışladığı ötekiler, önyargılar, dokunaklı yaşam hikâyeleri, başka dünyalara duyulan özlemler ve masum yıllar var... Ve tüm bunlar içimizdeki öldürmediğimiz çocuğun seslenişleri."
Daily Mail
"Mükemmel bir yetişkinliğe geçiş romanı... Her yaştan insanı etkileyecek kadar büyüleyici."
Markus Zusak
beğenerek okuduğum ve tavsiye ettiğim kitap.
*****************************************************************
GÜLLER VE GELİNLER
JULİE GARWOOD
Basım tarihi:2012
Clayborne
kardeşlerin serisinin ikinci kitabı... İlk kitabı Güllere Sor'dan tanımıştık
şimdi de bu kitapta üç kardeşin hikayelerini okuduk. Travis, Douglas ve Adam.
İlk kitabı
okuyup, yarım kaldığını düşünenler için...
Hikayelerin
ve 4 kardeşten 3'ünün mutlu sonları ama eminim 4. kardeşin hikayesini de
yakında okuruz.
New York
Times çok satanlar yazarı Garwood'un milyonların beğenisini kazanan serisi
hızla devam ediyor... Montana, Blue Belle'de yaşayan Clayborne kardeşlerden
üçünün hikâyesi tek bir kitapta okurlarla buluşuyor...
Pembe Bir
Gül
Clayborne'ların en genci olan Travis başına buyruk biridir. Tabii sevgili Rose Anne'sine asla hayır diyememesini hesaba katmazsak. İşte Emily Finnegan'a Golden Crest'e kadar eşlik etme nedeni de budur. Ancak bu yolculuk her ikisinin de kaderini hayal dahi etmedikleri bir şekilde etkileyecektir.
Beyaz Bir Gül
Yardıma ihtiyaç duyan birine asla sırt çevirmeyen Douglas'ın bu özelliğini Blue Belle'deki herkes bilmektedir. Zalimliği hoş görmeyen yapısı onu savunmasızların kurtarıcısı haline getirmiştir. Ancak inatçı güzel Isabel Grant ile karşılaşması belki de ilk kez iradesini sınamasına yol açacaktır.
Kırmızı Bir Gül
Kitaplara düşkünlüğüyle tanınan ve uzak diyarlara olan merakını okuyarak dindiren kaçak köle Adam hayatından son derece hoşnuttur. Tabii bekâr olmaktan da. İşte bu yüzden Rose Anne çekici Genevieve Perry'yi Montana'ya davet eder. Acaba Adam kalbini bir kadına açarak kitaplarla ulaşamayacağı gerçek özgürlüğün tadına varabilecek midir?
Clayborne'ların en genci olan Travis başına buyruk biridir. Tabii sevgili Rose Anne'sine asla hayır diyememesini hesaba katmazsak. İşte Emily Finnegan'a Golden Crest'e kadar eşlik etme nedeni de budur. Ancak bu yolculuk her ikisinin de kaderini hayal dahi etmedikleri bir şekilde etkileyecektir.
Beyaz Bir Gül
Yardıma ihtiyaç duyan birine asla sırt çevirmeyen Douglas'ın bu özelliğini Blue Belle'deki herkes bilmektedir. Zalimliği hoş görmeyen yapısı onu savunmasızların kurtarıcısı haline getirmiştir. Ancak inatçı güzel Isabel Grant ile karşılaşması belki de ilk kez iradesini sınamasına yol açacaktır.
Kırmızı Bir Gül
Kitaplara düşkünlüğüyle tanınan ve uzak diyarlara olan merakını okuyarak dindiren kaçak köle Adam hayatından son derece hoşnuttur. Tabii bekâr olmaktan da. İşte bu yüzden Rose Anne çekici Genevieve Perry'yi Montana'ya davet eder. Acaba Adam kalbini bir kadına açarak kitaplarla ulaşamayacağı gerçek özgürlüğün tadına varabilecek midir?
AKIL LABİRENTİ
MARCUS SAKEY
Yayınevi: Koridor yayıncılık
Kim
olduğunuzu unutsaydınız kim olurdunuz?
Adam
gözlerini açar, çıplak ve üşümüş ve boğulmak üzeredir. O ıssız okyanus
kıyısında ondan başka kimse yoktur.
Tek hayat
belirtisi az ilerideki içi boş bir BMW’dir. Bu pahalı arabada üstüne tam oturan
bir kıyafet, hırpalanmış haldeki ayaklarına uyan bir çift ayakkabı, Rolex saat
ve Daniel Hayes adına kayıtlı bir araba ruhsatı bulur.
Ancak bir
sorun vardı. Kim olduğunu, orada ne yaptığını hatırlamıyordu. Geçmişi, anıları,
pişmanlıkları silinip gitmişti. Hatırlayabildiği tek şey bir kadın yüzüydü.
Onun kim olduğunu bulmaktan başka çaresi yoktu. Birden bu kadının hayali onun
evi, dünyası, umudu olmuştu. Ve belki de kendine geri dönüşünün tek yolu. Ancak
bu yol onu soğuk bir gerçeğe götürecekti: Oraya gittiğinde karşılaşacağı bu
gerçek karşısında, akıl labirentinden çıkmak hiç de kolay olmayacaktı.
Farkında
olmadığı şey ise; o geçmişinin peşindeyken, tüm ülke de onun peşindeydi.
“Sakey’i
farklı kılan, onun detaycılığı, zekası, tutkusu ve heyecanı. Bu kitap akıllıca
yazılmış satırlardan çok daha fazlası.”
Lee Child
Lee Child
Marcus Sakey
yazar olmadan önce Atlanta’da bir grafik şirketi yönetiyormuş. Türkçe’ye
çevrilmiş tek kitabı Akıl Labirenti (The Two Deaths of Daniel Hayes) haricinde
diğer üç kitabı (At the City’s Edge, The Blade Itself ve Good People) şu anda
sinemaya uyarlanmaktadır. Kitapları Anthony, Barry, Macavity, Strand Critics
Circle, Readers Choicea aday gösterilmiş; Crimespree, Dilys, Crime Shot ve ITW
Thriller ödüllerini ise kazanmıştır.
Suç üzerine
romanlar yazan Marcus Sakey cinayet dedektiflerini, çete polislerini izlemiş ve
askerler ile röportajlar yapmıştır. Romanlarını inanılır ve gerçekçi kılan da
bu yönleri sanıyorum.
sevdim
hikayeyi.
*************************************************************
PROFESÖR
JOHN KATZENBACH
Koridor yayıncılık
Aklının sana
oynadığı oyuna ne kadar direnebilirsin?
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından bir araç onu zorla alıkoyar ve gözden kaybolur. Profesör şaşkındır. Gördükleri bir illüzyon mudur yoksa gerçekten gözlerinin önünde bir kaçırılma olayı mı gerçekleşmiştir? Eğer öyleyse harekete geçmek zorundadır, zaten kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştır.
Sayılı günleri kalmışken ve hafızası ona her an yeni oyunlar oynarken, labirentin içine sıkışmış bir fare gibi ondan yardım bekleyip beklemediğine bile emin olamadığı bu kızı kurtarmaya çalışmak ne kadar mantıklıydı? Hastalığı onun bu bulmacayı çözmesine yardım mı edecekti yoksa gördüğü halüsinasyonlar onu hiç planlamadığı bir sona mı götürecekti?
"Katzenbach’ın kurgu yeteneğine sahip çok az yazar var."
People
Psikoloji profesörü Adrian yakında hafızasını kaybedip öleceğini öğrenir. O an aklında tek bir düşünce vardır: Eve gidip hayatına kendi elleriyle son vermek. Ancak birkaç saat sonra yolda on altı yaşlarında sırt çantalı bir kız görür. Hemen ardından bir araç onu zorla alıkoyar ve gözden kaybolur. Profesör şaşkındır. Gördükleri bir illüzyon mudur yoksa gerçekten gözlerinin önünde bir kaçırılma olayı mı gerçekleşmiştir? Eğer öyleyse harekete geçmek zorundadır, zaten kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştır.
Sayılı günleri kalmışken ve hafızası ona her an yeni oyunlar oynarken, labirentin içine sıkışmış bir fare gibi ondan yardım bekleyip beklemediğine bile emin olamadığı bu kızı kurtarmaya çalışmak ne kadar mantıklıydı? Hastalığı onun bu bulmacayı çözmesine yardım mı edecekti yoksa gördüğü halüsinasyonlar onu hiç planlamadığı bir sona mı götürecekti?
"Katzenbach’ın kurgu yeteneğine sahip çok az yazar var."
People
sürükleyici,
heyecanı koruyan bir romandı.. ayrıca çocuk istismarına, siber suçlara dikkat
çekmesi açısından faydalıydı .
*********************************************************************
TANRI DAİMA TEBDİL-İ KIYAFETLE GEZER
LAURENT GOUNELLE
Yayınevi:Pegasus
Tanrı Daima
Tebdil-i Kıyafet Gezer
Tanrı Daima Tebdil-İ Kıyafet Gezer
Mutluluğun kapını çalmasını bekleme, sen ona git
Hayatını değiştirecek roman bu işte!
Bir düşünün. İntihar etmek üzeresiniz. Bir adam hayatınızı kurtarıyor, ama karşılığında sizinle bir anlaşma yapıyor. Bundan sonra o ne söylerse sorgusuz sualsiz yapacaksınız. Kendi iyiliğiniz için... Çaresiz, kabul ediyorsunuz ve hayatınızın iplerini tıpkı bir kukla gibi başkasının ellerine bırakıyorsunuz. Ve hayatınız eskisinden çok daha güzel oluyor. Yine de şüpheleriniz var: Bu adam aslında kim? Çevresindeki gizemli kişilerin sırrı ne? Sizden aslında ne istiyor?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer, kendi kendimize koyduğumuz engelleri, korkularımızı ve önyargılarımızı nasıl aşacağımızın, kaderimiz sandığımız mutsuz bir yaşamı, bizi mutluluğa götüren bir yolculuğa nasıl dönüştüreceğimizin hikâyesi.
"Laurent Gounelle bir mutluluk fabrikatörü... Eğer mutluluğun bir reçetesi varsa, Gounelle o reçeteyi biliyor olmalı."
Le Figaro
"Yeni Coelho."
LExpress
"İnsanın kendini arayışı ve başkasını anlaması hakkındaki bu benzersiz roman, kendine güven ve özgürlük üzerine işe yarar tavsiyeler veriyor."
France Soir
"Sürükleyici ve kolay okunan bir kitap. Hem iyi bir kişisel gelişim kitabı hem de güzel bir roman. Bayıldım!"
Critiques Libres
"Sonuna kadar gizemini koruyan, mizahi ve şiirsel bir roman."
Lest-éclair
Tanrı Daima Tebdil-İ Kıyafet Gezer
Mutluluğun kapını çalmasını bekleme, sen ona git
Hayatını değiştirecek roman bu işte!
Bir düşünün. İntihar etmek üzeresiniz. Bir adam hayatınızı kurtarıyor, ama karşılığında sizinle bir anlaşma yapıyor. Bundan sonra o ne söylerse sorgusuz sualsiz yapacaksınız. Kendi iyiliğiniz için... Çaresiz, kabul ediyorsunuz ve hayatınızın iplerini tıpkı bir kukla gibi başkasının ellerine bırakıyorsunuz. Ve hayatınız eskisinden çok daha güzel oluyor. Yine de şüpheleriniz var: Bu adam aslında kim? Çevresindeki gizemli kişilerin sırrı ne? Sizden aslında ne istiyor?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer, kendi kendimize koyduğumuz engelleri, korkularımızı ve önyargılarımızı nasıl aşacağımızın, kaderimiz sandığımız mutsuz bir yaşamı, bizi mutluluğa götüren bir yolculuğa nasıl dönüştüreceğimizin hikâyesi.
"Laurent Gounelle bir mutluluk fabrikatörü... Eğer mutluluğun bir reçetesi varsa, Gounelle o reçeteyi biliyor olmalı."
Le Figaro
"Yeni Coelho."
LExpress
"İnsanın kendini arayışı ve başkasını anlaması hakkındaki bu benzersiz roman, kendine güven ve özgürlük üzerine işe yarar tavsiyeler veriyor."
France Soir
"Sürükleyici ve kolay okunan bir kitap. Hem iyi bir kişisel gelişim kitabı hem de güzel bir roman. Bayıldım!"
Critiques Libres
"Sonuna kadar gizemini koruyan, mizahi ve şiirsel bir roman."
Lest-éclair
Son
zamanlarda okuyabileceğiniz en iyi roman hangisi sorusunun kuşkusuz cevabı
Laurent Gounelle'in Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer kitabı olacaktır. Sizi
sizden alıp götüreceği kesin.
Hayatın yükü her zaman ağırdır ve bazen bu yükü taşıyamayacak hale geliriz. Akla hemen intihar ihtimali gelir. Zaten hayatı boyunca bunu bir an bile düşünmeyen biri yoktur. İşte öyle bir anda karşınıza biri çıkıyor ve sizinle bir anlaşma yapıyor. Nasıl olsa kaybedecek bir şeyiniz yok ve bunu kabul ediyorsunuz. Oyunun kuralı basit: bundan sonraki hayatınızda o ne derse onu yapacaksınız.
İşte bu noktadan sonra hayattaki mutluluğu bulmaya başlıyorsunuz. Nedeni aslında basit: Hayatın yükünü arttıran sizin kendi içinizdeki korkular, engeller ve önyargılar. Artık bunlar olmayınca ve sadece yapılması gerekenleri yapınca mutlulukta kendiliğinden geliyor. Geriye sadece bir soru kalıyor: Peki kim bu kişi?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer kitabı gerçekten hayat akışınızı değiştirmek için mükemmel bir kitap. Hayatınıza bakışınız değişiyor ve kendinizi daha iyi tanıyor ve daha özgür hissediyorsunuz. Mutlaka okuyun.
Hayatın yükü her zaman ağırdır ve bazen bu yükü taşıyamayacak hale geliriz. Akla hemen intihar ihtimali gelir. Zaten hayatı boyunca bunu bir an bile düşünmeyen biri yoktur. İşte öyle bir anda karşınıza biri çıkıyor ve sizinle bir anlaşma yapıyor. Nasıl olsa kaybedecek bir şeyiniz yok ve bunu kabul ediyorsunuz. Oyunun kuralı basit: bundan sonraki hayatınızda o ne derse onu yapacaksınız.
İşte bu noktadan sonra hayattaki mutluluğu bulmaya başlıyorsunuz. Nedeni aslında basit: Hayatın yükünü arttıran sizin kendi içinizdeki korkular, engeller ve önyargılar. Artık bunlar olmayınca ve sadece yapılması gerekenleri yapınca mutlulukta kendiliğinden geliyor. Geriye sadece bir soru kalıyor: Peki kim bu kişi?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer kitabı gerçekten hayat akışınızı değiştirmek için mükemmel bir kitap. Hayatınıza bakışınız değişiyor ve kendinizi daha iyi tanıyor ve daha özgür hissediyorsunuz. Mutlaka okuyun.
İnsanın
içinde sahip olduğu ama kendinind farkında olmadığı gücün nasıl dış etkenlerle
ortaya çıktığını görmek etkileyiciydi .Gerçekten sıkılmadan okunabilecek güzel
bir kitap ..
ben Tanrı
Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer’i çok sevdim. Sadece bir kişisel gelişim kitabı ya
da sadece bir roman olarak ele alındığında belki vasat olarak kabul edilebilir
ama ikisi birleştiğinde insanı heyecanlandıran, kendi hayatı ve hayalleri
hakkında düşünmeye yönelten hoş bir kitap çıkmış ortaya. Bu sıcaklarda zevkle
okunabilecek, insanı fazla yormayan bir dili var. Güzel bir kitap arayışında
olan herkese tavsiye edebilirim.
Ne kadar çok kitap okumuşsun Alanay'cığım, ne güzel, ilk kitabı 22 Britanya Yolu'nu çok merak ettim, 2. Dünya Savaşı ile ilgili film, kitaplara ve belgesel kitapları çok severim, Limon Yaprakları'nda da Nazi ler varmış o da ilgimi çekti. Sevdiği adamın nasıl bir sırrı var meraklandım...yetmez ama evetçi ve çözüm süreci destekçisi olduğundan Can Dündar dünyanın en güzel romanını da yazsa almam böyle de keçi inadım var:)))(e oğlak burcuyum zaten):))) tanıtıma rağmen Zalim Cazibe ilgimi çekmedi eski beyaz diziler gibi geldi:))) çok teşekkürler canım
YanıtlaSilsevgiler
ilk kitabı cidden oku sevgili müjde.bende çok severim tarihle örtülü romanları.o zaman sana özellikle kristen hannah'ı tavsiye ederim.kış bahçesini.limon yapraklarını önce okudum sonra filmini seyrettim.güzeldi.keçi inadını severim bende orhan pamuk almıyorum artık:))
Silsevgiler benden...
Ooo vallahi imrendim şimdi. Ne kadar güzel kitaplar okumuşsunuz. Öncelikle Limon yapraklarının kokusu kitabını çok çok merak ettim. Ayrıca Akıl labirenti ve profesör adlı kitaplar da çok ilgimi çekti. Hemen defterime not ediyorum almak ve okumak için..:))
YanıtlaSilÇok çok teşekkürler ve çok çok sevgilerle..:)
aslında bir sır vereyim mi daha fazla okudum ama kitabı fotoğrfalamdığım için hep unutuyorum hangi kitaplardı:)not aldığın üç kitapta güzeldi özellikle limon ağacının yaprakları ve profesör..keyifli okumalar canım sevgiler.
Silcanım maşallah sana ne kadar çok kitap okumuşsun öyle :) o kitapların hiçbirini okumadım ama bir kaç kitap aklıma girdi bulursam onlarda alıp okumak isterim...
YanıtlaSilsevgiler.
:)tamam canım.şimdiden keyifli okumalar ve sevgiler..
SilTenekelerinin çoook sevdim, heveslendim şimdi bodrumda beyaza boyanmış bekleyen tenekelerime el atmaya :)
YanıtlaSilVe kitaplar.... Okunacak kitaplar beklerken sırada, gene hevesle eklerdim bazılarını alınacaklar listeme :)
sen heveslenince ne oluyor ben biliyorum.çok güzel oluyor güzel!:)
SilHepsi güzel ama ben 2 resimdeki kitap kılıfını yakından görmek isterim :)
YanıtlaSil:)ilk ördüğüm kılıflardan biriydi gülaycığım.3 yıldır kullanıyorum çok pratik ve rahat kullanmı.tavsiye ederim.
SilPaylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilben teşekkür ederim dileğim güzel ziyaretin için.sevgiler.
Silİçlerinden okumak istediklerim vardı Alanay.Gerçekten bu kadar çok okuman ne güzel.Şu çerezlik dediklerin var ya benim içinde geçerli.Bir kısmını listeme aldım..
YanıtlaSil:)çerezlikle özellikle can sıkıntısına yada beynin çok dolu olduğu anlara iyi geliyor sevgili nazan.teşekkür ederim.sevgiler..
Sillimon yapraklarını yakınlarda okuyup çok sevip yazmıştım blogumda.
YanıtlaSilhasan ali toptaş severim.
diğerlerini okumadım.
zalim güzellik ve sevilmeyen kadın'ı not aldım.
:)
özellikle sevilmeyen kadının kurgusu ilginç.tavsiye ederim.ve evet limon yapraklarının kokusu yorumunu sonradan gidip okudum:)
Silsevgiler.
tanrı daimayı da çok sevmiştim.
YanıtlaSilordaki yöntemleri uyguluyom hayatımda, çekingenlikten kurtulmak için.
:)
ikinci kitabı da iyi.
mutlu olmak isteyen adam.
:)
bazen bende çok etkileniğimde denerim hayatımda kullanmayı ama istikrarlı değilim ben!:)ikinci kitabı okumadım.ama not aldım.
Silhepsini bitiremedim baka baka ama arada gelip gelip bakacağım fikir almak için canım.kadınlar dile gelince ilk merak ettiğim oldu bu arada,sevgiler
YanıtlaSileğer sıkılmazsan ben çok beğendim.özellikle jane eyre hayranı olduğum için bol bol karakter yaklaşım vs çözümlenmesi yapılmış kitapta.teşekkür ederim.sevgiler.
SilNe güzel, kitap okumaya zaman ayırabiliyorsun, ne kadar da çok kitap okumuşsun.
YanıtlaSilkitapsız bir hayatı düşünemiyorum.yolda yatarken lavaboda:) ve çok sıkı bir kitapsa her şeyi boşverip:) mutlaka okuyorum:)
SilAlanayım kitap okumak hayatın yüklerinden kurtulmak gibi, bütün ağırlıkları bir süreliğine atmak.
YanıtlaSilOnlarsız olmuyor dimi? okuduğun kitaplar harika özellikle Britanya Yolu'nu not aldım, alıcam o kitabı.
haklısın aslıcım.evet o kitabı al sevecğinden eminim.sevgiler canım..
SilI am regular reader, how are you everybody?
YanıtlaSilThis article posted at this webbsite is truly pleasant.
Here is my blog post; divorce online california review blog